Artan nüfus, endüstriyel faaliyetler, tarım alanlarının sulanması için artan su ihtiyaçlarına karşılık iklim değişikliği sebebiyle azalan yağışlar, aşırı su çekimi nedeniyle küçülen veya kuruyan göller, sulak alanlar yine aşırı su çekimi sebebiyle her yıl daha da ulaşılması zor hale gelen yeraltı suları kısacası su kaynaklarının zamanla daha da yetersiz kalması ciddi su kıtlığı yaşanmasına neden oluyor.
Dünyanın büyük kısmı sularla kaplı olmasına rağmen tatlı su kaynakları bunun sadece %2,5’ini oluşturuyor. Tatlı su kaynaklarının %71’i ise buz ve kar kütlelerinde saklıdır. Erişilebilir tatlı su miktarı, dünyadaki toplam suyun %1’inden bile azdır. Bahsedilen kaynağın sürekli kullanılmasına rağmen tükenmemesinin nedeni ise su döngüsüdür. Türkiye’deki suyun yaklaşık %70’i tarım için kullanılıyor, %19’u sanayide, %11’i ise evsel ihtiyaçları karşılıyor.
Su farkındalığını yaratmak zorundayız.
Toplumun tüm kesimlerinin suyun değerini, hayati bir husus olduğunu anlaması ve aile bireylerine de bunu anlatması yönünde farkındalık çalışmasına ihtiyacımız var. Dünyada su tüketiminde dengesizlikler var, bazı yerlerde hiç su yokken bazı yerlerde israf ediliyor. Hızlı bir şekilde tedbir almak zorundayız. Bu da topyekûn bir mücadeleyi gerektiriyor. Su yoksa hayat yoktur. İklim değişikliği ve küresel ısınmanın maliyetini gelecek nesillerin daha fazla yaşamaması için özenli davranmalıyız, bize emanet edilen doğal kaynakları verimli ve yerinde kullanmalı, gereksiz israftan sakınmalıyız.
Dernek olarak geçtiğimiz 2022 yılında Uluslararası EURASİA ve TURKAY sempozyumuna bildiri sunarak katıldık. Orada “YAĞMUR SUYU HASADI” önemi konusunu anlattık. Yine DERNEĞİMİZİN uluslararası ve ulusal bazda su ile ilgili projeler, farkındalık hareketleri ve bilinçlendirme faaliyetlerimiz bulunmaktadır. 2023 yılı su verimliliği seferberliği yılı ilan edilmiş ve su verimliliği bizim derneğimizin ana konularından biri olarak geçen yıl Kasım ayında Derneğimiz tarafından Şanlıurfa ilinde tüm su paydaşlarımızın katılımıyla “Türkiye Yüzyılında Su Tasarrufu ve Verimliliği” Paneli düzenlenmiştir. Bahse konu Panelde; kamu kurumları, üniversiteler, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları ile su tasarrufunun yönetimi ve su verimliliğinin arttırılması konusunda diyalog ve iş birliğini sağlayacak çalışmalar yaparak, su tasarrufunu ve tatlı suyun doğal kaynağını sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi sağlamak, hidrosferi korumak, mevcut ve gelecekteki insan ihtiyacını karşılamak için tüm politikaları, stratejileri ve faaliyetleri yürütmek, nüfus ve hane halkının su refahından ve büyümesinden faydalanması sağlamak, Dünyada ve ülkemizde su kirliliğinin önlenmesi, yeni su kaynaklarına ulaşılması gibi konuların işin uzmanları paydaşlar ve su kullanıcıları tarafından enine boyuna değerlendirilmiştir. Yine sularımızın verimli kullanılması konusunda, Tarım ve Orman Bakanlığı öncülüğünde başlayan “Su Verimliliği Seferberliği” ile ulusal bir mücadelenin adımlarını da birlikte atmış bulunmaktayız.
Bilindiği üzere tatlı su kaynaklarının önemine dikkati çekmek ve bu kaynakların sürdürülebilir yönetimine odaklanılmasını sağlamak amacıyla 1992 yılında Birleşmiş Milletlere önerilen bir konsept olarak hayatımıza giren Dünya Su Günü her yıl 22 Mart'ta Uluslararası Dünya Su Günü, Dünya’da ve Ülkemizde çeşitli (panel, ödüllü yarışma, tören vb) etkinliklerle kutlanıyor.
Ülkemizde çatı alanı 100 m2 olan bir konutun yağmur suyu hasadı ila yılda ortalama 30 ton su biriktirebiliriz.
YAKLAŞIK 30 ton su ile yaklaşık 5000 kez sifon (6 LİTRE)
YAKLAŞIK 30 ton su ile yaklaşık 593 kez çamaşır yıkanabilir. (50,6 LİTRE)
Ülkemizde kullanılan toplam suyun yaklaşık olarak % 79'ü sulamada kullanılmaktadır. Kullanılan sulama yöntemleri içerisinde en fazla su kaybı, ülkemizde en çok uygulanan yüzey sulama yönteminde oluşmaktadır (su kaybı % 35-% 60 arasında), yağmurlama ve damla sulamada ise su kaybı daha azdır (% 5-% 25 arasında). Tarımsal amaçlı su kullanımında açık kanallar yerine kapalı boru sistemine derhal geçmemiz gerekiyor. Vahşi sulamada da önemli miktarda su kayıpları yaşıyoruz. Vahşi sulama, toprakta tuzlanmaya neden olarak hem verimi etkiliyor hem de su kaynağının verimli bir şekilde yönetilememesine neden oluyor. Vahşi sulamayı terk ederek basınçlı sisteme geçmemiz gerekiyor
Birleşmiş Milletlerin verilerine göre son 20 yılda yaklaşık 750 milyon insan ciddi su kıtlığı yaşamakta, 2.3 milyar insan ise su stresi yaşanan bölgelerde yaşıyor. Yüzeysel sular ve yeraltı suları miktar olarak azalırken insan faaliyetleri sebebiyle kirlenmekte, oluşan atık sular uygun teknolojiler ile arıtılmadığı için kirlenen su kaynakları sebebiyle her yıl Dünya’da 1.4 milyon kişi hayatını kaybediyor. Sonuç olarak su kaynaklarının çok büyük bir kısmı özellikleri bakımından veya konumları bakımından insanların kullanımı açısından uygun değildir. Bilindiği üzere Su aynı zamanda hijyen demektir.
Su yetersizliği sebebiyle tarım etkileniyor, gıdaya ulaşım zorlaşıyor. Aynı zamanda başka ekonomik ve sosyal sorunlar da söz konusu. Örneğin Afrika’da köyde bir kadın her gün 6 kilometre yürüyüp 18 litre su taşıyor. Bu işten özellikle kadınlar ve kız çocukları sorumlu tutuldukları için okuyamıyor ve çalışamıyorlar. Su kaynaklarının azalması ayrıca dünyanın farklı bölgelerinde göç ve salgın hastalıklar gibi olumsuz etkilere de yol açıyor.
Dünyanın su ihtiyacı hızla artarken, kaynaklar giderek azalıyor.
Dünya genelinde su kaynakları nüfusa paralel olarak dağılmayıp dünya nüfusunun çoğunluğunun Asya ve Afrika’da yaşadığı halde su kaynakları oldukça kısıtlı bulunmaktadır. Küresel olarak bakıldığında temin edilen suyun %69’u tarımsal ihtiyaçlar için %19’u endüstriyel ihtiyaçlar ve %12’si ise evsel ihtiyaçlar için kullanılmakta olduğu bilinmektedir. 2050 yılında su ihtiyacının 2000 yılına göre %50 daha fazla olacağı tahmin edilen araştırma sonuçlarına göre yağışlardaki değişimler nedeniyle bazı bölgelerde su temin edilmesiyle ilgili önemli problemler yaşanacağı tahmin edilmektedir.
Ülkemize gelince;
Türkiye’nin yıllık ortalama kullanılabilir su potansiyeli 94 milyar m3 yüzeysel 18 milyar m3 yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar m3 olduğu bilinmekte. Buna göre Türkiye’nin 2022 nüfusu dikkate alındığında (Ülkemizin nüfusu TÜİK verilerine göre 2021 yılı itibarıyla 84.680.273 kişidir.) kişi başına düşen su miktarı 1313 m3. Bu değer uluslararası kabul görmüş Falkenmark indeksine göre Türkiye’nin su stresi yaşayan ülkeler arasında olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de nüfus artışı, sanayileşme, tarımsal su ihtiyacı artarken, küresel iklim değişikliği nedeniyle ısınmadan kaynaklı buharlaşma artmakta su ihtiyacı sıcaklıkla paralel artarken yağışlardaki değişim sebebiyle su kaynakları azalıyor. Nüfus yoğunluğu ve su ihtiyacı su potansiyeline paralel olarak dağılmıyor; Doğu Karadeniz bölgesinde yağışlar ve su potansiyeli yüksekken nüfus dağılımı, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin yoğunluğu düşük. Nüfus yoğunluğunun ve üretim faaliyetlerinin yüksek olduğu Marmara ve Ege bölgelerinde ise su kaynakları sınırlıdır. Marmara havzası mutlak su kıtlığı yaşanan bölge kategorisinde yer alırken Burdur, Gedik, Susurluk, Akarçay, Büyük Menderes, Asi ve Sakarya havzaları su kıtlığı yaşanan bölgeler sınıfında. Konya Kapalı Havzası’nda ise sulanabilir tarım alanlarının ancak yarısı sulanabiliyor.
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDEN DE BAHSEDELİM
GAP Bölgesi’nde Master Plan’a göre 1,8 milyon ha, GAP Eylem Planı’na göre ise1.057.803ha alanın sulamaya açılması planlanmıştır. GAP Eylem Planı’na göre 2021yılı sonu itibariyle Fırat ve Dicle Havzası’nda toplam 611.731ha alan sulamaya açılmıştır. 146.879 ha alanda halen sulama şebeke inşaatı devam etmekte olup, 299.193ha alan planlama aşamasındadır. GAP Eylem Planı’na göre sulama projelerinin% 58’i işletmededir.
GAP’taki sulamaların yönetimi, tüm Türkiye’de olduğu gibi kullanıcılara devredilmektedir. Bu kullanıcılar, Sulama Birliği, Köye Hizmet Götürme Birliği, Sulama Kooperatifi gibi. GAP bölgesindeki önceki yıllarda inşa edilen ve işletme de olan sahaların büyük bir kısmı açık kanal sulama sistemi, son yıllarda ise yapılan inşaatlarda kapalı sulama sistemlerine dönülmüştür. Burada da eski sulama projelerinin rehabilite edilerek kapalı sistemlere dönülmesi suya göre tarım yapılması artık zorunlu hale gelmektedir.
İklim değişikliğine uyum çalışmalarının büyük kısmı su ve kuraklık kaynaklı zararlar ile ilgilidir. İklim değişikliği etkisiyle sel, taşkınlar ve kuraklık afetlerine sebep olan aşırı hava olaylarının şiddeti ve görülme sıklığı artmaktadır. Son yıllarda kuraklık nedeniyle ekilen alanların 4’te 3’ünde rekolte kaybı yaşanmıştır. Taşkınlar, kuraklık ve aşırı hava olayları sebebiyle ekosistemler zarar görmekte biyoçeşitliliğin azalmasına, suların doğal temizlenmesi, karbon yakalama, doğal taşkın koruma, tarım, su ürünleri, rekreasyon alanları gibi ekosistem hizmetleri zarar görmektedir. Dünyada ve Ülkemizde son yıllarda küresel ısınmanın etkisiyle de bir çok büyük orman yangınları yaşanmakta ve ormanlık alanlar daralmakta ve bu yangınlar ekolojik dengeyi tamamen bozmaktadır. Bilindiği gibi suların en önemli doğal kaynağı ormanlarımızdır.
Türkiye iklim değişikliğinden yoğun olarak etkileneceği tahmin edilen Akdeniz iklim kuşağında yer aldığından sıcaklık artışının ve kuraklığın ülkemizin büyük bir bölümünde dünya ortalamasından daha fazla görüleceği dolayısıyla su stresinin daha da artacağı tahmin ediliyor. Su kayıp ve kaçaklarının hem şehir şebekelerinde hem sulama suyu dağıtım şebekelerinde mümkün olabilecek minimum değerlere indirilmesi gerekmektedir. Bazı yerleşimlerde su dağıtım şebekesinde ve tarımsal sulama kanallarında su kayıpları %50’lere ulaşıyor. Su ihtiyacının büyük bir kısmını oluşturan tarımsal sulamada su kayıplarının önlenmesi ve su verimliliğini artıracak şekilde damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması önemli. Kurak veya yarı kurak bölgelerimizde çok su tüketen bitkilerin üretimi tercih edilmemeli, daha az su ihtiyacı olan bitkiler seçmek zorundayız. Ayrıca şehirlere temin edilen suyun israfının önlenmesi evlerde kullanılan suların verimli kullanılması su tasarrufu ön planda olan ürünlerin tercih edilmesi, temizlik, kişisel kullanım esnasında suyun boşa akmasının önlenmesi çok önemli. Evlerde havuz, fıskiye, çim sulaması, araç yıkanması gibi çok su tüketen uygulamalardan artık vazgeçilmeli çünkü durum oldukça kritik. Küçük bir damlama bile günde 200 litre su kayba sebep olabiliyor. Ayrıca su tasarruflu duş başlıkları kullanılan suyu yarı yarıya azaltabiliyor.
TOPYEKÜN TASARRUF VE VERİMLİLİĞİ ARTIRICI ÖNLEMLER, ÇALIŞMALAR VE YENİ YAPILMASI GEREKEN YASAL MEVZUAT
Ülkemizde su kaynaklarımızın %12’si içme ve kullanma amaçlı kullanılmaktadır. Su tasarrufuna yönelik her birimizin yapabileceği çok önemli katkılar var, suyu verimli kullanan cihaz, ekipman ve aparatları tercih ederek, günlük yaşantımızda su kullanım alışkanlıklarımızda yapacağımız küçük değişikliklerle önemli büyüklüklerde su tasarrufu sağlayabiliriz, evde bulaşık yıkarken, elimizi yüzümüzü yıkarken, tıraş olurken, diş fırçalarken muslukları kapatmalı, duş alırken kova kullanılmalı ve atık suyu tuvalette kullanılmalı, çamaşırları biriktirip yıkamalı, araç yıkamamalı, kısaca evsel kullanımlarda sularımızı israf etmemiz ve verimli kullanmamız gerekir.
Yine sanayide sularımızı ekonomik ve dönüşümlü kullanılmalı tesislerde ve kamu binalarında yağmur suyu hasadı mutlaka yapılmalıdır.
Tarımsal sulamada damlama, yağmurlama gibi modern sulama sistemleri kullanılmalı, açık sulama sistemlerini terk etmeli ve mutlaka sayaç sistemine dönüşmelidir.
Bu arada uzun zamandır çalışmaları devam eden Su Kanunu çıkarılmalı ve su tek elden liyakatli kişilerce yönetilmesi oldukça önemlidir.
Uğur BÜYÜKHATİPOĞLU
???????? SUTAD Genel Başkanı